Geleneksel Urla Mart Dokuzu Ot Festivali

IMG_9943

Evet başlığa bakıp temmuz ayındayız ne martı ne otu diyebilirsiniz :) Ama blogumun sürekli okuyucularının bildiği gibi ben geç de olsa gezilerimi, etkinliklerimi, keyif dolu anlarımı buraya yazmayı seviyorum. Blogum benim için tariflerle birlikte güzel anılarımı biriktirdiğim bir günlük aynı zamanda...

Bugün sizlere mart ayında Mekanist ekibi ile birlikte Urla'da katıldığım ot festivalini anlatmak istiyorum. Eski takvime göre mart dokuzu baharın gelişini sembolize eden bir tarihmiş, dolayısıyla eskiden beri bu durum çeşitli şenliklerle kutlanırmış. Slow Food Urla gönüllüleri, Urla Belediyesi'nin desteğiyle bu günü bir süredir festivale dönüştürüyor. Bu yılki Urla Ot Festivali ise 22-23 Mart tarihlerinde gerçekleşti.

IMG_9933 cats

Benim ilk kez katılacağım bu festival için Mekanist ekibi ile birlikte yola çıktık. Ve festival etkinliklerine geçmeden önce Urla İskele'de yer alan Urit Cafe'de doğal ürünlerle hazırlanmış olan ve yöresel lezzetleri yansıtan nefis bir kahvaltı ile güne başladık.

IMG_9945

Kahvaltının ardından festivale özel hazırlanmış Urla gezisine başladık. Bu gezi için ilk durağımız Kiklad Kayıkları idi. Tarihin ilk limanlarından olduğu düşünülen bu bölgede eski teknelerin örneklerini görmeniz mümkün. Ayrıca arkeologların verdiği bilgiye göre, bu bölgede denizin altında yapılan ve denizcilik tarihi açısından son derece önemli kazı çalışmaları devam etmekteymiş. Burada yapılan çalışmalarda eski limanlar, o dönemde kullanılan teknelerin yanı sıra, teknelerde neler yendiği, rotalar, rüzgar gibi çeşitli konularda da araştırmalar yapılmaktaymış. Bize bu bilgileri veren arkeolog aynı zamanda deniz arkeolojisi konusunda Türkiye'nin önemli bir yere sahip olduğunu da vurguladı.

20140322_110431 

Teknelerin yapımında aslında sedir ağacı kullanılması gerekiyormuş, ama kesimi yasak olduğu için bu mümkün olmadığından yerine meşe, kestane gibi sert ağaçlar tercih ediliyormuş.

IMG_9954 

Burada yapılan Kiklad Tekneleri Canlandırma Projesi'nden de bahsetmek itiyorum. Bu proje kapsamında Ege Denizi'nde ilk ulaşım aracı olarak kullanılan teknelerin dönemin özelliklerine göre yeniden inşası için çalışılıyor. Bu kapsamda yapılan teknelerden bir tanesi de yukarıda görmüş olduğunuz Kibele adlı tekne.


Urla İskele'den Karantina Adası'nın görüntüsü

Kiklad Kayıkları hakkında bilgi aldıktan sonra Karantina Adası'na doğru yola çıktık. Tabii burası artık bir ada değil, karayolu ile Urla'ya bağlı ve mesafe olarak da epey yakın.



Karantina Adası'nda bulunan Tahaffuzhane'yi ilk gez gezme ve hakkında bilgi alma fırsatım oldu. Son dönemde göç konusu ile ilgili romanlar okuyordum ve bunlarda "tahaffuzhane" sıklıkla geçiyordu. Bu anlamda okuduklarımı daha iyi canlandırabilmem açısından burayı ziyaret edişimiz de çok güzel bir zamana rastladı benim açımdan.

Tahaffuzhane ne demek derseniz, Arapça hıfz (koruma) kökünden türeyen bu kelime korunma evi, korunma yeri anlamına geliyor. Tanımı biraz daha genişletirsek yolculuk esnasında bulaşıcı bir hastalık taşıma ihtimali olan insanların karaya geçmeden önce gerekli sağlık ve temizlik kontrollerinin yapıldığı bir sağlık kuruluşu diyebiliriz. Bir anlamda bir süre karantinaya alındıkları bir alan. Karantina Adası'nın adı da buradan geliyor.

urla tahaffuzhane

Tahaffuzhane'deki bilgi panolarında yazdığına göre burası 1950-1965 yılları arasında işler durumdaymış. Ticaret, yolculuk, hac vs. amaçlarla İzmir limanına gelen gemiler Karantina Adası'nın yaklaşık 1 mil açıklarında demir atar, yolcular ve eşyalar adaya filikayla taşınırmış. Filikalardan indirilen eşyalar raylı bir sistemle tahaffuzhaneye taşınır, daha sonra da yolcular sağlık, eşyalar da temizlik kontrolünden geçirilirmiş.

cats

Yukarıda görmüş olduğunuz fotoğraflar tahaffuzhanenin içinde yer alan -banyo malzemeleri, banyo sonrası dinlenme odası, giysilerin temizlenmesini sağlayan büyük buhar kazanları gibi- bazı kısımları gösteriyor.

20140322_122659

Tahaffuzhane'den sonraki durağımız Klazomenai Antik Kenti'ydi. Bütün hayatı İzmir'de geçmiş biri olarak utanarak söylüyorum ki  tıpkı Tahaffuzhane gibi burayı da ilk kez gördüm. Klazomenai Antik Kenti'nin girişinde yer alan bilgi panosunda bu alanda M.Ö. 6. yy.dan kalma bir zeytinyağı işliği ve deposu bulunduğu belirtiyordu. Tabii sadece bu değil, aynı alanda çok eski dönemlere ait sur duvarı, seramik fırın ve çeşitli gömü ve konutlara ait kalıntılar da mevcutmuş.

Fotoğrafta gördüğünüz bu zeytinyağı işliği yeşillikler arasında sizce de çok masalsı bir görüntüye sahip değil mi?

IMG_9980 cats

Klazomenai Antik Kenti'nde yer alan bu zeytin işliği bilinen en eski zeytin işliklerinden biriymiş. Burada o dönemde zeytin işlemek için kullanılan araçları görmek ve duvarlarda bu işlemleri anlatan tablolardan bir fikir edinmek mümkün. Burada bulunan bir uzman bize bu konuda detaylı bir bilgi verdi, ardından da zeytinyağ tadımının inceliklerini dinledik ve zeytinyağ tadımı yaptık.

kadın üretici pazari

Klazomenai Antik Kenti'nden sonra sırada Kadın Üretici Pazarı'nın gezilmesi vardı. Bu pazarda adından da anlayabileceğiniz gibi kadınların el emeği olan çeşitli takılar, örgüler, işlemeler, hamur işleri, reçeller, ekmekler ve daha birçok şeyi bulmak mümkün. Biz burayı gezerken hem bir şeyler yedik hem de evlerimiz için alışveriş yaptık. Urla'ya yolunuz düşerse sizlere de uğramanızı tavsiye ederim. 

Meraklısı için not düşeyim Urla Kadın Üretici Pazarı'nın yeri Eski Tamirhane Binası, her cumartesi 09.00-19.00 arası bu pazarı gezebilirsiniz.

IMG_9999

Ardından Urla Kültür Merkezi'nde gerçekleşen "Doğal Beslenme Hakkımız" konulu panele katıldık. Prof. Dr. Tayfun Özkaya, Nedim Atilla, Sarp Oktay, Merih Yücel ve Birgül Türkel'in konuşmacı olarak yer aldığı panelde son derece önemli ve ilgi çekici konulara değinildi.

urla urla2

Panelden sonra ise akşam yemeğine kadarki vaktimizi değerlendirmek için Urla sokaklarında dolaştık. Ara sokaklara daldığımızda öyle güzel evler, öyle şirin cafeler gördüm ki... Daha önce pek çok kez gelmiş olmama rağmen zamanın çoğunu sahilde geçirdiğim için böyle detaylı gezme fırsatım olmamıştı. Gittiğim yerlerde ara sokaklara dalıp fotoğraf çekmeyi ve amaçsızca dolaşmayı çok seviyorum...

Bu güzel ve keyifli gezintinin ardından festival yemeğinin yeneceği yer olan Beğendik Abi Lokantası'na doğru yol aldık. Restoranın işletmecisi, aynı zamanda Slow Food gönüllülerinden Handan Hanım bizi burada çok özel bir menü ile ağırladı. Menüde neler mi vardı? Bu da bir sonraki yazının konusu olsun...

Bu güzel etkinlik için Mekanist ekibine, Ceren Oluz'a çok teşekkür ederim...

Yorumlar

  1. canım benim ne güzel kareler urla sokaklarını ben çok özledim

    YanıtlaSil
  2. Eline sağlık, her köşesi ayrı bir güzel Ege'nin...

    YanıtlaSil
  3. bir egeli olarak yapmak istediğim ama fırsat bulup da yapamadığım bir çok aktiviteyi paylaşımlarınızdan takip etmek çok güzel bunun için size çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz için ben teşekkür ederim. Gezi ve etkinlik yazılarım o kadar az yorum lıyor ki bazen okunmadığını düşünüyorum :)

      Sil

Yorum Gönder

Düşüncenizi paylaştığınız için çok teşekkürler!

Bu blogdaki popüler yayınlar

Patates Buğulama

Sarmaşık Kavurması

Ege Usulü Zeytinyağlı Kabak