Balkanlar Turu 3. Gün: Ohri
Balkanlar turumuzun 1. gününü Üsküp'te, 2. gününü Kalkandelen, Manastır ve Resne'de geçirdikten sonra 3. gününe Ohri'de başladık. Ohri Makedonya'nın günaybatısında ve Arnavutluk sınırına yakın bir konumda yer alıyor. Ohri Gölü ise Avrupa'nın en derin gölü.
Yukarıdaki fotoğraf Ohri'de konakladığımız Belveder Otel'deki odamızdan görünen Ohri Gölü manzarası. Otelimizdeki kahvaltının ardından tekne turu için yola düştük.
Ohri kıyısına varmak için önce çarşının diğer ucuna kadar yürüdük. Akşamki gezintimizde kalabalıktan zar zor adım attığımız çarşı sabah saatlerinde daha boştu.
Kıyıya vardığımızda Ohri Gölü'nün büyüklüğü ve güzelliği ile büyülendim. Bir önceki gün akşam yemeği için Sahildeki Belveder Restoran'a gitmiştik ama akşam karanlığında manzarayı çok fazla algılayamamıştım.
Burada tekne turu için gemiler var, ancak kayık ya da kano ile kısa bir tur yapmayı da tercih edebilirsiniz.
Yaklaşık iki saat sürecek tekne turumuz çok keyifli geçti. Ohri'den yavaş yavaş uzaklaşmaya başladığımızda göl kıyısındaki şehir muhteşem görünüyordu.
Bu güzelliğe aşık oldum diyebilirim. Balkan turumuzda en beğendiğim yerlerden biri Ohri oldu.
Ohri yavaş yavaş uzaklaşıp gözden kaybolduktan sonra sağımızda solumuzda yer alan muhteşem güzellikteki doğa manzaralarını seyre başladık. Mavinin ve yeşilin her tonunu görebildiğimiz bu seyir inanılmaz güzeldi.
Her bir kare kartpostal gibi... O kadar güzeldi ki bu iki saatlik yolculukta yüzlerce fotoğraf seçtim ve şimdi sizlerle paylaşmak için seçmekte de bir hayli zorlandım.
Göl kıyısı boyunca çok güzel evler, oteller ve tesisler vardı. Deniz ya da göl, su etrafı nasıl da güzelleştiriyor değil mi?
İlk molamızı Su Müzesi'nde verdik. Buraya Ohri'den karayolu ile de yaklaşık yarım saatte ulaşmak mümkün. Burada 25 dakikalık bir mola verdik. Fotoğrafta gördüğünüz neolitk dönemden kalma evler var, giriş ücreti 2 euro.
Evlerin tepeden görünümü |
Daha sonra yine eşsiz manzarayı izleye izleye yolculuğumuz devam etti.
İkinci mola yerimiz ise Sveti Naum bölgesindeki doğal parktı. Burası gerçekten görülmeye değer bir doğal güzelliğe sahip. Biz etrafı keşfetmeden önce St. Naum Kilisesi'ni gezdik.
St. Naum Kilisesi |
Kilisenin girişinde bir sanduka var, buraya mum yakarak insanlar dilek tutuyor. İkinci fotoğrafta kilisenin içinden resimler görülmekte. 3. ve 4. fotoğrafta ise kilisenin içinde yer alan ve şifalı olduğuna inanılan bir köşe var. Burası Aziz Naum'a ait olduğuna inanılan mezar. İnsanlar buraya kulağını dayayıp ses dinliyor, kalp atışına benzer bir sesi duyabilenlerin şifa bulacağına inanılıyormuş ya da burada dilek tutuluyormuş.
Bu kilise ise St. Naum'un karşısında bulunuyor.
Öğle yemeği için serbest zamanımız vardı, biz önce yemek yemeyi tercih ettik. Mekan tercihimiz Octpobo oldu. Burası sular üzerine tahtadan iskeleler üzerinde yemek yiyebileceğiniz yemyeşil bir yer. Ortamı gerçekten çok hoş. Biz alabalık tercih ettik ve gerçekten çok lezzetliydi, Makedonya'da yediğimen lezzetli yemekti diyebilirim. Yanında meşhur Makedon salatası shompski, ikram olarak da ajvar sos geliyor. Güzel Makedon ezgileri de eşlik edince çok keyifli bir yemek oldu. İki balık, salata ve maden suyu için ödediğimiz ücret 2000 denar yani yaklaşık 30 euro idi.
Burada kayık ile 10-15 dakikalık bir tura da çıkabilirsiniz, benim vaktim kalmadı ama gidenler çok keyifli olduğunu söylediler.
2 saat süren tekne turumuz burada sona erdi ve dönüşümüzü karayolu ile yaptık. Virajlı ve çok manzaralı bir yoldan Ohri'ye döndük. Dönüşümüz tekne ile olmayacak diye üzülmüştük önce ama karayolu ile de farklı yerler görmüş olduk. Yol üzerinde çok güzel yazlık beldelerden geçtik. bir tanesi Peştani. Burada özellikle yurt dışında çalışanların tercih ettiği yazlıklar ve pansiyonlar var. Ve sahilde tam deniz kenarı gibi şezlonglarda güneşlenen ve gölde yüzen insanlar vardı. Bizim gölde yüzme imkanımız olmadı ama Ohri Gölü'nün suyu o kadar berrak ki insanda girme isteği uyandırıyor. Yolumuza çıkan bir sonraki köy ise Lagadin'di. Kelime anlamı yalancılar demekmiş, burada özellikle zengin müteahhitlerin villaları var desem gerisini siz anlarsınız sanırım :)
Bu güzel turdan sonra benim fotoğraf makinamın şarjı bitti ve ne yazık ki gezinin öğleden sonraki kısmını fotoğraflayamadım. Sadece cep telefonum ile birkaç fotoğraf çekme imkanım oldu, bir süre sonra o da pes etti :)
Ohri'ye vardıktan sonra bir kısmımız otele dönüp dinlenmeyi tercih etti, bir kısmımız ise rehber eşliğinde Ohri'nin tarihi bölgelerini keşfe çıktı. Ohri tarihi güzelliklerle dolu bir turizm ve kültür şehri. Ohri'de Osmanlı döneminden kalma pek çok yapı da var. Çeşitli camiler ve Mehmet Hayati Halveti dergahı ve türbesi bunlardan bazıları. Biz de önce bu tekkeyi ziyaret ettik, ardından ara sokaklara dalarak tepedeki kaleye doğru tırmanmaya başladık.
Bu yol çok keyifliydi, yol üzerinde tepeye doğru tırmanırken her tarafımız yeşilliklerle doluydu tam bir yürüyüş yolu. Bir de erik, böğürtlen, frenk üzümü gibi sürprizler yolda bizi bekliyordu. Bu keyifli ama biraz efor gerektiren yürüyüş ile kaleye çıktık. Ohri Kalesi'ne (Samoil Kalesi) çıktığınızda orada muhteşem bir manzara göreceksiniz. Kale şu anda açık hava müzesi. Hemen kalenin bitiminde antik tiyatro. Şehirdeki en eski yapılardan biri Roma döneminden kalma bu amfi tiyatro.
Aziz John Kaneo Kilisesi |
Buradan sonra bir başka kiliseyi gördük Aziz Clement Kilisesi. Bu kilise Osmanlı döneminde Ohrizade Çelebi tarafından kiliseden camiye döndürülmüş. St Clement, kiliseyi camiye çevirmiş, bahçesinde hala restorasyon çalışmaları devam ediyor.
Daha sonra farklı bir güzergahı takip ederek aşağıya sahile doğru iniş yoluna geçtik, çok keyifli bir yürüyüş rotasıydı. Sahil boyu beachler güneşlenen yüzen insanlar vardı, ben de gölde yüzmek nasıl olurdu merak etmedim değil. Yolun bir kısmında bana Saklıkent'i hatırlatan asmaköprüler vardı, bir de bu yol üzerinde bir yerde kısmet açmaya yarayan aşk kilitleri asılmıştı. Gördüm ki batıl inanç her yerde... :)
Dönüş yolculuğundaki bir başka ilginç yere uğradık: Kağıt üretim atölyesine. Burada gelen ziyaretçilere uygulamalı olarak eski usulde nasıl kağıt üretildiği gösteriliyor. Ayrıca bu kağıtlar üzerinde yer alan resimleri hatıra olarak kendinize ya da sevdiklerinize alabiliyorsunuz.
Ayasofya Kilisesi |
Ohri merkezdeki turumuzu tamamlayıp tekrar başladığımız noktadaki meydana döndük, burada devasa bir çınar var, çınarın yaklaşık 1100 yıllıkmış.
Bu yorucu ama keyifli geziden sonra otelimize gidip biraz dinlendik ve akşam yemeği için yine Ohri Gölü kıyısına geldik. Burada rehberimiz Momir Restoran'ı önerdi. Ertesi gün Budva'da deniz ürünleri ağırlıklı bir restorana gideceğimizden deniz ürünü tercih etmedim, risk açısından et ürünleri de hal böyle olunca geriye bir tek salata seçeneği kaldı. Gelen salata vasattı (ücreti 5 eoru), bir de bir önceki gün olduğu gibi burada da ortaya sarımsak ve zeytinyağından hazırlanan sos geldi. Herkes çok sevdi ama bana ağır gelen bir lezzetti.
Deniz ürünlerini tatmadım, ama servis ve lezzet açısından çok önerebileceğim bir yer değil. Ancak merkezi bir konumda ve göle nazır bir manzarası var. Ohri'de gölden çıkan balık çeşitleri dışında bir şey yemek isterseniz pek çok pizzacı ve İtalyan restoranı olduğunu söyleyebilirim.
Yazılarım çok uzun olduğundan tamamını sabredip okuyamayacağınızı düşünerek yazımın kısa bir özetini de vermek isterim.
Ohri'de nereler görülmeli?
- Ohri Gölü (tekne turu ya da kayık gezintisi öneririm)
- Tarihi çınar
- Ohri Kalesi (Samoil)
- Antik Tiyatro
- St Naum Manastırı
- Su Müzesi
- Aziz John Kaneo Kilisesi
- Aziz Clement Kilisesi.
- Kağıt üretim atölyesi
- Ayasofya Kilisesi
Ohri'de ne yenir?
- Göl balığı (Octpobo önerim)
- Ajvar sos
- Shopmski salata
Ohri'den ne alınır?
- İnci ve sedef aksesuar ve takı
- Ajvar sos
- Magnet, tişört vs
Bir sonraki yazım Tiran ve Budva ile devam edecek.
Müberracım, ne de güzel anlatmışsın. Ben ohriyi görmedim,ama kocamın ataları oradan gelmiş.İlk fırsatta ziyaret etmek istiyoruz,
YanıtlaSilUmarım gidersiniz, eminim çok beğeneceksiniz...
SilHarika...
YanıtlaSilÇok teşekkürler :)
SilFotoğraflar bir harika, içim açıldı:)
YanıtlaSilNe mutlu bana :)
Sil